top of page

İLETİŞİM İÇİN TANGO YA DA TANGO İÇİN İLETİŞİM

Yazar:Yasmin Oğuz

Tango’ya başlamak isteyen ve hali hazırda Tango dans eden herkese merhaba.


Herkes kadar iletişim ve bağ kurma ihtiyacı olan ve uzun yıllardır tango dans eden biri olarak Tango ve İletişim üzerine yazmak istedim. Çünkü yıllar içinde bu iki kelime arasındaki bağı hayretle ve hayranlıkla izledim.


Tepkisizliğin, iletişimden kaçınmanın, pasifliğin bile bir iletişim şekli olduğu düşünüldüğünde, iki kişinin olduğu yerde iletişimin kaçınılmaz olduğunu ve Tango’nun iki kişilik bir dans olduğu göz önüne alındığında, iletişimin çok yoğun olduğunu söylemek yanlış olmaz.


İletişim deyince ilk aklıma gelen şey “ihtiyaç“tır. Temas etmek, bağ kurmak, güven duymak, anlamak ve anlaşılmak, görmek ve görülmek, duymak, bilmek, hissetmek, ait olmak gibi sayısız günlük ve temel ihtiyaç.

İletişimin sadece sözlü ve yazılı olmadığını ise hepimiz biliyoruz. Hatta günlük hayatta iletişimin %90’ını sözsüz iletişim oluşturur diyebiliriz. Beden dilimiz, giydiklerimiz, taktıklarımız, duruşumuz gibi bir çok veri, karşımızdakinden ne istediğimiz, nasıl bir hayat yaşadığımız ve karşımızdakinin bizden ne bekleyebileceği ile ilgili örtük mesajlar içerir. İşte Tango, tam da bu sözsüz iletişimle ihtiyaçlarınızın karşılanması ve tatmin edilmesi noktasında bizi dünyasına çağırıyor. Bu sebeple hiç tereddütsüz diyebilirim ki, benim için Tango=İletişim.

 

Kendi tango hikayeme dönüp baktığımda ise öncelikle, coğrafyanın kader olduğu şekilde büyümüş biri olarak, bir avukat olarak, bir kadın olarak, üstüne bir de Türkiye’de bir kadın olarak, içimde baskıladığım kadını gün yüzüne çıkarma, onu keşfetme ve önce kadınlığımın, sonra da cinsiyet üstülüğün tadını çıkarma hikayesidir benim için tango.

Zira Tango bizi önce kendimizle tanıştırır/ilişkilendirir. Çünkü biz kimsek dansımız da odur ve kime dönüşürsek dansımız da ona evrilir. Dans ederken kendimizi görür, tanır ve kendimizle yüzleşiriz. İki kişilik bir dans olmasından mütevellit, karşımızda hep iletişim kurmak zorunda olduğumuz bir partnerimiz vardır ve bir ayna gibi, bizi hep bize yansıtır.

 

Ne kadar dominantız, ne kadar pasif, ne kadar aktif, karşımızdakini ne kadar dinliyoruz, ne kadar anlıyoruz, bu ilişki için çaba sarf ediyor muyuz, yoksa ilişkinin tüm yükünü karşı tarafa mı yüklüyoruz? Yönlendiriyor muyuz, yoksa baskılıyor, manipüle mi ediyoruz? Dans ederken partnerimizi önemsiyor muyuz, yoksa bencil miyiz? Anda mıyız, partnerimizle mi ilgileniyoruz yoksa bizim dışımızdakilerle mi? Karşımızdakinin denemesine, öğrenmesine müsaade edecek kadar sabırlı ve anlayışlı mıyız, yoksa ilk hatasında onun şevkini kıracak kadar umarsız ve kayıtsız mı? Olmayan bir hareketin sorumluluğunu kendimiz de alıyor muyuz, yoksa herşey partnerimizin suçu mu? Yada karşımızdaki hep doğrudur, aslında yanlış yapan hep biz mi? Birine temas etmekten, sarılmaktan korkuyor muyuz? Yoksa hiç tanımadığımız birine bile rahatça sarılabilir miyiz? gibi, cevabı aslında size kim olduğunuzu söyleyen bir sürü soru bekler sizi tangoda. Yüzleşmeye hazırsanız devam edelim.

Öğrenme sürecinde kimsenin size sesli olarak sormayacağı bu soruların cevabını verirken tanıdığın seni sevdiysen, onu büyütmeye, doyasıya yaşamana alan; sevmediysen onu törpülemeye, değiştirmeye, dönüştürmeye şans, zaman ve pratik imkanı verir Tango. Bu iletişim pratiği içinde, aslında sadece dans ettiğini sanırken, “daha iyi bir sen” e evrildiğinin farkına varırsın.

 

Sosyal bir danstır. Bu yüzden dans etmek için hiçbir bedensel özelliğe sahip olmak gerekmez. Yine bu yüzden Tango’ya başlamanın ve dans etmenin yaşı yoktur. Asla geç kalınmamıştır, çünkü varılacak bir yer değil, gidilecek yoldur yada yol arkadaşıdır Tango. Arkadaşınız gider, sevgiliniz gider, eşiniz gider, aileniz gider ama tango hep en yakınınız gibi yanınızdadır. Ne zaman ihtiyacınız varsa sarıp sarmalar sizi. Günlük hayatta aynı ortamda olmayacağınız, tanışma şansınız dahi olmayan bir sürü insanla an’ı paylaşma imkanı verir size. Boy, pos, güzellik, yaş gibi tüm kavramlar anlamını yitirir. Çünkü dünyada size en tezat insanla en güzel dansınızı yapmış olabilirsiniz.

 

Tango bir iletişim aracıdır, çünkü Tango bir dildir. Üstelik dünyanın neresine giderseniz gidin, aynı dili konuşabileceğiniz ve kendinizi hep evde hissedeceğiniz insanların olduğu evrensel bir dil. Günlük hayatta konuşarak bile ifade edemeyeceğiz birçok duyguyu, dans ederken konuşmadan, en saf ve en gerçek haliyle ifade edebilirsiniz.

 

Tango bir dil ise dans etmek de bir sohbettir diyebiliriz. Nasıl ki bazı sohbetler ayaküstü yada kötü, hatta sizi öfkelendiren, bazıları sırf konuşmak için yapılmış, bazıları bilakis size kendinizi iyi hissettiren, motive eden, bazıları flörtöz, bazıları aradığınız şefkati, bazıları aradığınız sevgiyi verense, dans etmek de size bazen sıradan, bazen sıkıcı, bazen unutulmaz, bazen hatırlamak bile istemeyeceğiniz, bazen keyfinizi tavana çıkaran, bazen dibe vurduran, sürprizlerle dolu sohbetler vadeder.

 

Şunu kesin olarak söylemek mümkün ki, günlük hayattaki iletişim becerilerimiz tangodaki gelişimimizi ve dansımızı, tangodaki iletişim becerilerimiz de günlük hayatımızı olumlu şekilde etkiler. Çünkü günlük hayatta bu becerilerinizi bilinçli olarak geliştirme ihtiyacı duymasak da, Tango’ya başladığınızda, bedensel farkındalığınızı ve becerilerinizi geliştirmenin yanında, iletişim becerilerinizi de geliştirmek zorunda olduğunuzu hisseder ve fark edersiniz. Zira, partnerinizi yönlendirmek yada takip etmek için, öncelikle kendinizi doğru ve net şekilde ifade etmeniz, kararlı olmanız, aktif olmanız, iyi bir dinleyici olmanız, partnerinize konsantre olmanız gibi özelliklerinizi geliştirme gereği duyarsınız.

Bir eğitmen arkadaşımın yeni başlayan dansçılara söylediği gibi, “Tango, size en az dans etmeyi öğretir”.

 

Kendi Tango hikayeme dönecek olursak, ben de yıllar içinde kendimle ve başkalarıyla tanıştım, değiştim, geliştim, dönüştüm. Bedensel farkındalık, zinde olmak, hareket etmek gibi bir sürü fiziksel gelişimin yanında, önce özgürce kadın oldum. Başım en dik haliyle giydim topuklu ayakkabılarımı, süslendim, salındım, sevildim, sevdim, şımartıldım ve buna izin vermeyi, iltifat almayı ve birine olan beğenimi dile getirmeyi öğrendim.


Hayattaki dominant karakterimin dansıma nasıl yansıdığını ve aslında dominant olmaktan ne kadar hoşnut olmadığımı ve yorulduğumu fark ettim ve tango vasıtasıyla, birinin beni yönlendirmesinin tadını çıkardım.

Partnerimin zihnini okuyarak erken hareket etme güdüsünün, aslında günlük hayattaki her şeyi leb demeden anlama ve üstlenme davranışımın bir uzantısı olduğunu anlayıp yavaşlamayı öğrendim.

Fiziksel yakınlığın, her zaman iki insanı bağlamaya yetmediğini ve dans ederken birbirine yakın iki insanın, o an dünyanın en uzak iki insanı olabileceğini...

 

Tangonun iki kişilik bir ekip işi olduğunu, o yüzden tek başına “iyi” dansçı olmanın hiçbir anlamı olmadığını öğrendim ve tüm ilişkilerimde bunu aklımda tuttum.

Sonra “iki iyiden” her zaman “iyi” bir dans performansı çıkmadığını, iletişimi güçlü, an’da ve birbirine konsantre bir çiftin, kusursuz hareket eden iletişimsiz bir çiften daha iyi olduğunu…

Sonra rol değiştirmeyi, takip edenken yönlendiren olmayı, olaya bir de karşıdakinin penceresinden bakmayı ve aslında dansın, daha doğrusu Tangoda içinde bulunduğumuz rollerin bir cinsiyeti olmadığını öğrendim.

 

Dans ederken kalabalık içinde yalnız olmayı ve istediğim zaman o kalabalığa karışıp yalnız hissetmemeyi…

Dansın ne kadar birleştirici ve dünyanın ne kadar küçük olduğunu…

Derken yıllar geçti.

Ben daha iyi bir insan oldum.

Siz ne dersiniz?

...

Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page